Hukukun Ötesi/Akademisyenler soruşturması
Nietzsche “ devlet iyinin
ve kötünün tüm dilleriyle yalan söyler; her söylediği de yalandır ve her ne
varsa elinde, onu çalarak elde etmiştir.”
Der. Barış isteyen akademisyenlere yönelik, ocak ayından bu tarafa iktidar
merkezli yürütülen linç kampanyası, Nietzsche’nin bu sözünü bir kez daha doğrulamış oluyor.
Önce Tayyip Erdoğan’ının çıkışı, ardından
da bu emri alan Davutoğlunun hemen özür dilesinler fetvası, ardından da YÖK’ün
tek cümlelik talimatı geldi. Her şeyde olduğu
gibi yaratıcı değil, kopyacı ve rutine
dayalı, ne kadar basit bir konu olursa olsun, ezberinin dışına çıktığı anda zihni dağılan bürokrasi
geleneğinin temsilcisi olan , üniversiteler de kendi akademisyenlerine ilk taşı atmaktan
çekinmedi.
Üniversitelerin “Cezaya suç ararken” yaptığı saçmalıklar ise iç içe geçmiş oldu.
Üniversitelerin “Cezaya suç ararken” yaptığı saçmalıklar ise iç içe geçmiş oldu.
Akdeniz Üniversitesi , akademisyenlerin
üniversiteden atılmasını talep ederken YÖK’e havale ettiği raporda aynen
şunları söylüyor. “Bildiri yukarıda
belirtilen ifadeler ile İDEOLOJİK ve SİYASİ bir metni
içermektedir.İdeoloji,siyasal yada toplumsal bir öğreti oluşturan ,bir
hükümetin bir partinin, bir toplumsa sınıfın davranışlarına yön veren
politik,hukuksal, bilimsel,felsefi,dinsel,moral,estetik düşünceler
bütünüdür.Siyasi ise devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel
görüş ve anlayıştır.Bu kapsamda metinde metinde yer alan ifadeler hem ideolojik
hemde siyasi anlam ifade etmektedir…Bu nedenle metin toplumda huzursuzluk
yaratmıştır. (siyasi ve ideolojik olması)İmzacı hocaların üniversiteden
atılmasını istiyoruz”
Bu metni okuyunca, üniversitelerin, doğru
dürüst rapor yazacak/yazdıracak bir
takatinin bile kalmadığını görüyoruz. Çünkü “ideoloji”
tanımı wikipedi’den ..“Siyasi”nin anlamı türkçebilgi.org’tan aynen
kopyalayıp alınmış...
Edebiyat ,felsefe,hukuk ve siyaset alanında
eğitimi vermek için onlarca öğretim görevlisi istihdam eden ,yayınlar yapan,
kütüphanelerinde tonlarca kitap bulunduran bir eğitim kurumunun sokakta
herkesin bildiği kavramları öğrenmek için internet
sözlüğüne yüklenmesi ve kutsal
“google’dan” medet umması gelinen noktanın basit bir özeti aslında..
Cahillikle,
garabetin paylaştığı ortak zemin devlet aklının yeşerdiği yerdir. Hazretlerin iş yapacağız diye “ideoloji” ve “siyaseti” toptan suç ilan ederken, yazdıklarına dönüp tekrar bakmak zahmetine dahi katlanmadığını
görüyoruz... Sadece emri algılayan bir zihin, akademisyenleri üniversiteden
atmaya çalışırken “resmi ideolojinin savunulmasını “ da mahkum ettiğinin tabi ki
farkında bile değil.
Akademisyenler
soruşturmasını; yeni dönemde yoğun bir
ablukanın,baskının , devlet şiddetinin daha da artacağı bir dönemin erken
habercisi olarak algılamak gerekir.
Akademisyenler
hakkında uygulayacakları disiplin kuralları, Anayasa mahkemesi tarafından yasal düzenleme gerekçesi ile iptal edildiği
halde, disiplin soruşturmasında Devlet Memurları kanununu uygulamaya
çalışmaları , artık yasa gibi dertlerinin kalmadığını da göstermektedir.
Buna
kısaca “pozitif hukuk” artık
yürürlükten kalkmış, sözlü tarih gibi sözlü hukuk dönemine girilmiştir de
denebilir.
Nazi
dönemine ilham veren hukukçu Carl Schmitt “Somut
gerçeklikte kamu düzeni ve güvenliğinin ne zaman var olduğu ve ne zaman bozulup
tehlikeye düştüğü, buna karar verecek olanın askeri bir bürokrasi, müteşebbis
ruhun hakimiyetindeki özerk bir yapı ve radikal bir parti örgütü olmasına bağlı
olarak çok değişik biçimlerde ortaya çıkar. Çünkü her düzen bir karara dayanır
ve üzerinde kafa yormadan çok açık bir kavrammış gibi kullanılan hukuki düzen
kavramı da hukukun bağımsız iki unsurunu barındırır. Diğer tüm düzenler gibi
hukuki düzen de bir norma değil bir karara dayanır.”[1]
Der.
AKP
kongresinde Tayyip Erdoğan’ın mesajının ayakta dinlenmesi bunu işaret eder.
Yeni
dönemde bürokrasinin tüm kademeleri, yargının tüm kadroları artık bu sesi
aksettiren gramofon vazifesini üstlenecek, muhtar toplantılarında ,reisin
söylediği her söz hukuka dönüşecektir.
Antik
Yunan felsefesinde tarif edilen “doğruluk ve iyilik” reisin sıfatında yüzünü gösterecek, bunun dışında söylenecek her şey
,”düzen bozan bir tehdit” olarak ilan
edilecektir.
Politik
bir saflık içerisinde değilsek, algılamamız gereken nokta budur.
Crispin Sartwell, ”Yasalar ve kurumlar gırtlağımıza dayanmış postalları şirin göstermek üzere incelikle işlenmiş göz bağlarıdır.”[2] Der.
Kongrede tüm zevat ayağa kalkarken, bir taraftan gözbağımız çözülmüştür.
Sorunun kendisi, gözbağımız çözüldüğü halde; gözümüzü kapamaya devam edip, etmeyeceğimizdir.
Yorumlar
Yorum Gönder