“İtiraflar işkence ile alındı " Nikita Kruşçev

 


STALİN RUH SAĞLIĞI BOZUK BİR TİRANDI. İTİRAFLAR İŞKENCE İLE ALINDI” Nikita Kruşçev

1SBKP 20.Kongrede sunulan “Kişilik Kültü raporu”bugüne kadar  resmen yayınlanmadığı için kapsamı tam bilinmiyordu.

Tam bir hesaplaşmadan ziyade,  Stalin yönetiminde yapılan hataların genel olarak ortaya konulduğu bir dönem eleştirisi olduğu tahmin ediliyordu.

Gerçekte rapor bunun ötesinde ezberi bozan şeyler söylüyor.

Bugüne kadar sol çevrelerde genel anlayış " otoriter falandı, ama unutmayalım çok faydalı işlerde yaptı" zaviyesinde seyrederken, "Tarihte örneği rastlanamayacak despot, korkak bir katil " tanımlaması her halde hiç kimsenin tahmininde olabilecek bir şey değil.

Bu raporda SBKP Genel Sekreteri Nikita Kruşçev’in “2.Dünya Savaşında Stalin’in rolü” bölümüne ilk yazımda yer vermiştim.

Şimdi bu konuşmanın başlangıcına dönüyorum.

Nikita Kruşçev “17. Parti Kongresi tarafından seçilen Merkez Komite üyelerinin neredeyse yüzde 80'i tutuklandı ve kurşuna dizildi. Sosyalizmin zaferi hakkında kararların alındığı, tarihe geçen bir kongre olan XVII. Kongrenin sosyalist devletimizin kurucularından oluşan,bir çoğu yeraltı savaşçısı ve iç savaşın aktif katılımcısı olarak savaşan ve doğrudan ölümün gözlerine bakan ve ölümden çekinmeyen 1.100 delegenin yarısından fazlası, Zinovyevciler, Troçkistler ve sağcıların yenilmesine ve katledilenler onlara düşman olmalarına rağmen yok edildi, vuruldu!?” diyor.2

Sonrasında Stalin’in ruh halini anlatırken ilginç bir terminoloji de kullanıyor.

Bir insanın Stalin’in iradesi eksiksiz ve hatasız bir şekilde yerine getirmesi kellesini kurtarmak için yetmeyebilir. Stalin’in emrini yerine getiren herkes,her şeyi gören, her şeyi anlayan,asla hata yapmayan bir lider ,ileri görüşlü bir dahi olarak Stalin'e verdiği emrin ne kadar doğru ve haklı olduğu konusunda Stalin'in kendisine de  ikna etmek zorundaydı diyor.

Eğer Stalin birisine "Bugün gözlerin değişik bakıyor" diyorsa: o dönemde bu kişinin tutuklanması için yeterli neden ortaya çıkmış demektir...diyor.

Tekrar etmek gerekirse, 20 Kongrede sunulan rapor ve bu rapora Kruşçev tarafından yapılan eklemeler, Sovyetler Birliği tarihinin en önemli belgelerinin başında gelir.

Bu raporu dinleyenler ve onay verenler ise Stalin döneminde büyük sorumluluklar almış , olayların  bire bir tanığı olan kişilerdir. Salondakilerin bir kısmı ise 1934’de yapılan 17.Kongrenin sağ kalan delegesi, ya da MK ve Politbüro üyeleridir.

1934’ten 1953’e kadar geçen 19 yılda her gün ,her an ölüm korkusu için de yaşayan insanlardan bahsediyoruz. Çünkü sadece kendilerinin değil, eşleri,çocukları, anneleri, babaları ve kardeşleri dahil tüm yakınlarının aynı akıbete uğrayabileceğinin de çok iyi farkındalar.

.............................



N.S. Kruşçev'in "kişilik kültü ve sonuçları üzerine" rapora yaptığı eklemeler.

19 Şubat 1956



Parti Merkez Komitesinin Kongre'ye sunduğu raporda, Kongre delegelerinin konuşmalarında ve daha öncesinde Stalin'in ölümünden sonraki çalışmalarda ve Merkez Komite Plenumlarında ; herkes adına her şeyi bilen, herkes adına düşünen,her konuda en gerekli talimatları veren bir insanın , kısacası süper bir insan yaratmanın ve bu kişinin tanrılaştırılarak bir tür doğaüstü nitelikler (yani kişilik kültü dediğimiz şey) verme politikası izlemenin yarattığı hasar önümüze konuldu.

Bu insan ve özellikle de Stalin kavramı partide ve halk arasında uzun yıllar boyunca aşılanmıştır. Bunun yansıması olarak partinin sıradan üyeleri ve halk arasında da bu konuda aşırı ve abartılı bir algının ortaya çıkması doğaldır.

Partimizi temsil eden, Merkez Komitesi bunun nedenlerini açıkladı. Merkez Komite Başkanlığı, kişilik kültü konusunu gündeme getirip, bu durumun yaratılması sonucunda ne gibi hasarlara yol açıldığını tespit etti.

(Burada bunun Marksizm dışı bir kavram olduğunu, Marksist doktrin ve kavramlarımızla çeliştiğini söylemek gerekir. )

Belki de tarihte buna benzer bir kişi hiç olmadı.

Burjuva-kapitalist sınıflar ve feodal beyler, Stalin'in elinde bulunan büyük güce hiçbir zaman sahip olmadı.

Liderimiz Vladimir İlyiç Lenin'in büyüklüğünden ya da işçi sınıfının zaferi doktrininin kurucuları olan Marx ve Engels'ten bahsetmiyorum bile; Lenin’in yaptığı her şey bir tarafa, İşçi sınıfının ,emekçi köylülüğün zaferi yolunda partiyi örgütlemedeki başarısı, halkı örgütleyip önderlik ederek kapitalistleri, Rusya'daki toprak sahiplerini yenilgiye uğratan Lenin'in dehası sonuçta hala kendini gösteriyor.

O Sovyetler Birliğinde sosyalizmin zaferini sağladı, tüm dünya halklarının yolunu açtı. Birçok halk ve ülke, Lenin'in çizgisini takip ederek,somut örnekten , zafere ulaşan bu deneyim üzerinden sosyalizmi başarılı bir şekilde inşa eden devletler yarattılar (bu ülkeler listelenebilir) -

Lenin Ünlü vasiyetinde, çok zekice bir öngörüyle Stalin'i kesinlikle doğru bir şekilde karakterize ederek, onun hangi nedenlerle Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterliği görevinden alınması gerektiği meselesini gündeme getirmişti.

Stalin'de partimiz ve ülkemiz için sonrasında vahim sonuçlara yol açan nitelikleri Lenin, tam olarak gördü.

Bu nitelikler hoşgörüsüzlük, kaprislilik, inanılmaz edepsizlik, konuların tartışılmasına izin vermemek, kişisel karar alma arzusu, gücün kötüye kullanılmasıdır.

Bu vasiyet size dağıtıldı, okudunuz ve tekrar okudunuz. Burada Lenin'in önderliğinde ortaya konan politikayı, partiye karşı sorumluluk ve kaygıyı, millete ilgiyi, devlete ilgiyi, .devletin istikametini gösteren sözleri dikkatle düşündünüz.

Ve Lenin yanılmadı.,Lenin'in ve Stalin'in ölümünden sonra, Stalin'in yaşamı boyunca yürürlükte olan politika ve pratikleri inceleyip kontrol ettiğimizde Lenin'in ölmeden önce vasiyetinde ifade ettiği korkularının doğruluğu , bir kez daha ortaya çıktı. Büyük Lenin'in vasiyetinde ifade edilen korkular ve kaygılar bütünüyle haklı çıktı.

Lenin'in Stalin'le ilgili değerlendirmelerini, Stalin'in sahip olduğu bu olumsuz ve zararlı niteliklere ilişkin uyarılarını ve Stalin'in liderliğini yeniden düşünürsek, Vladimir İlyiç'in bu kadar endişelenmesine rağmen daha fazla neden direnemediğini ,onun pratiğini neden önleyemediği meselesini düşünmek, artık yalnızca benzer bir şeyin tekrarını değil, aynı zamanda ileride benzer bir şeyin tekrar ortaya çıkmasına yönelik herhangi bir ipucunu bile dışlamamak için bu konuyu parçalara ayırmak ve doğru bir şekilde analiz etmek zorundayız.

Stalin, kolektiviteye karşı tam bir hoşgörüsüzlük gösterdi ve yalnızca kendisiyle çelişen değil, aynı zamanda ona çelişkili görünen her şeye karşı kaprisliliği ile acımasız şiddet uyguladı. İkna yoluyla, özenli çalışmayla, açıklamayla değil, dayatma yoluyla, konuya ilişkin anlayışının kabul edilmesini talep ederek hareket etti ve buna direnen veya haklı olduğunu kanıtlamaya çalışan herkes liderlik ekibinden dışlanmaya mahkum edildi ve ardından derhal imha edildi.

Daha sonra bu özellikle herkese açıkça gösterildi.

Partinin Troçkistlere, Zinovyevcilere ve sağcılara karşı yürüttüğü acımasız ve yararlı mücadele gerekli ve anlaşılırdı ve burada Stalin belki olumlu bir rol oynadı. Ancak Stalin, Lenin'in çok yerinde bir şekilde söylediği olumsuz niteliklere sahip olmasaydı, bu mücadelede sürecin daha farklı, daha az acımasız bir şekilde gelişmesi mümkündü.

Çünkü Lenin kendisine muhalif gruplarla,kendisine düşman gruplarla çalışmaktan imtina etmedi. Lenin'in yönetiminde hatalar yaptılar ama Lenin onları yanında tuttu, onlarla birlikte yürüdü. Lenin onları kendine yakınlaştırdı,

ideolojik mücadeleyi esas almak ,sadece ideolojik egemenlik kurmaya gayret ederek sabırlı bir çalışma içerisinde ısrarla ve titizlikle hareket etmek,, kolektif olarak insanları yönlendirebilmek, , Stalin'in asla sahip olmadığı, Lenin'in dehası ve büyüklüğüydü. Bu liderin büyüklüğünü gösteriyordu.

Stalin ise bu niteliklerin tümünden yoksundu. Bu çizgiyi reddederek, Devlet organları ve mahkemeler aracılığıyla baskıyı ve infazları tercih etti.

Bu politika birliğe değil, tam tersine bir takım “istenmeyenlerin “boğazının kesilerek yok edilmesine katkıda bulundu

Halk düşmanı dediğimiz insanların hepsi aslında düşman falan değildi. Onların kapitalizmin ajanları olduğunu iddia etmek aşırı basitleştirilmiş bir kavramdır. Belki siyasetten anlamayan, bilgisi olmayan insanlar için böyle bir kavram kabul edilebilir.

Sert önlemler gerekli olsa bile,hoşgörü ve kararlılık birlikte gösterilseydi, ideolojik açıdan gelişen bir mücadelede, , bunların çok daha küçük bir kitleye uygulanması gerekirdi.

Çok daha küçük bir sayı, yalnızca umutsuz olan, zararlı faaliyetlerinden inatla vazgeçmeyen kişilerle ilgili olarak, onları yok etmek gerekli değildi; Hapishanelerde veya sürgünde tutulabilirlerdi.

Devletin, kendi faydalı emirlerine uymak istemeyen insanları etkileme ve ikna etme gücüne sahip olduğunu asla unutmamalısınız.

Burada da Lenin'in Stalin'e ilişkin vasiyetinde işaret ettiği niteliklerden kaynaklanan aynı hoşgörüsüzlük var.

Troçkistleri ele alalım. Artık bunu sakince konuşabilir ve oldukça objektif bir şekilde sonuca ulaşabiliriz.

Çünkü üzerinden yeterince zaman geçti.

Sonuçta Troçki'nin etrafındaki kişilerin bir kısmı parti aydınları, bir kısmı proleterdi. Burjuvaziden ve toprak sahiplerinden gelmeyen insanlardı. Ve bunların arasından devrimin zaferinden önce, devrim sırasında devrimin kazanımlarının güçlendirilmesinde aktif rol alan bazı kişilerin isimlerini rahatlıkla sayabiliriz.

Onları yok etmeyi gerektirecek bir durum var mıydı ?

Eminim ki Lenin yaşasaydı böyle bir şeye ihtiyaç olmazdı.

Lenin başka yollarla hareket ederdi; belki de hapis cezasına bile ihtiyaç duyulmazdı.

Bu ne anlama geliyor?

Unutmayalım , Lenin’in sert önlemleri sadece devrimin ilk günlerindeydi. Sonrasında olmadı.

Stalin ise bunu devrimin en güçlü olduğu, devletin en güçlü olduğu aşamada yaptı.

Devletin güçlendiği aşamada partimiz hem ideolojik hem de politik olarak sayıca büyüdü.

Burada hoşgörüsüzlüğün, kabalığın ve gücün kötüye kullanılmasının sergilendiği açıktır.

Kitleleri kendi siyasal çizgisinin doğruluğunu ikna ederek, harekete geçirme yerine, Genel Sekreterlik yetkisi ile bu insanları yok etme politikasını güttü.

Bunda kaba kuvvetin tezahüründen başka hiçbir deha ve keramet yoktur.

Ekim Ayaklanması günlerinde Kamenev ve Zinovyev'in devrime ihanet etmesine rağmen , Lenin'in meseleyi büyütmediğini, onları partide ve liderlikte tuttuğunu hatırlayın.

Burada onun manevi olarak yüceliği, büyüklüğü ve ideolojik olarak güçlülüğünden bahsediyorum. En sert siyasi mücadele içerisinde olan Lenin'in, bu adamın, devrimin düşmanlarına karşı acımasız önlemler kullanmaktan korktuğu söylenemez.

Hayır, Lenin gerektirdiğinde düşmanlara karşı acımasız misillemeler yapılmasını talep etti. Devrimin ve işçi sınıfının savunucusuydu ve bu önlemleri kullandı, ancak bunları gerçek düşmanlara karşı kullandı; hata yapanlara, yanılgı içinde olanlara, liderlikte nüfuzunu kullanmaya çalışarak tutulabilenlere karşı değil.

Arşivdeki belgeleri birazcık inceleyen bir kişi bu belgelerin gerçeklikten kopuk olduğunu rahatlıkla görür.

Gerçekleri arayan, bu gerçekleri karşılaştırarak, analizlerini yapmaya çalışan birisi olarak, zamanında partiyi temsil etmiş daha sonra "halk düşmanı" olarak adlandırdığımız şu veya bu kişilere karşı yürütülen bu eylemleri, adli işlemleri haklı çıkaracak yeterli delilleri bu tarihçilerin bulamayacağına dair şüphelerimi ifade etmek istiyorum. Tarafsız tarihçilerin gözleri hiçbir basılı söze inanmaz.,

Çünkü burada sadece soruşturmacıların ve hatta yargıçların , "hainler", "hainler" vb., gibi sözleri ya da kararları , gerçeklerin yerine geçemez. ,

Gerçekler ve sadece gerçekler olmalı.

Ancak bu gerçekler bugün ortaya çıkmış değildir.

Bizim görevimiz bu meselenin üzerinde durmak ve kendimiz için bir sonuç çıkarmaktır. Çünkü insanlar 20. Kongrenin kararlarını inceleyecekler, bu kongrede bizim raporumuzu inceleyecekler, kendi raporlarını ortaya koyacaklardır.

Torunlarımızın bizim hakkımızda kötü düşünmesine asla izin vermemeliyiz.



* * *

Nasıl olur da Kosior Stanislav, Chubar, Postyshev, Eikhe, Rudzutak gibi önde gelen siyasi devrimciler – burada sadece Merkez Komite Politbüro üyelerinin ve adaylarının isimlerini veriyorum.

17. Parti Kongresi tarafından seçilen Merkez Komite üyelerinin neredeyse yüzde 80'i tutuklandı ve kurşuna dizildi.

Sosyalizmin zaferi hakkında kararların alındığı,tarihe geçen bir kongre olan XVII. Kongrenin sosyalist devletimizin kurucularından oluşan,bir çoğu yeraltı savaşçısı ve iç savaşın aktif katılımcısı olarak savaşan ve doğrudan ölümün gözlerine bakan ve ölümden çekinmeyen 1.100 delegenin yarısından fazlası, Zinovyevciler, Troçkistler ve sağcıların yenilmesine ve katledilenler onlara düşman olmalarına rağmen yok edildi, vuruldu!?

Bu nasıl olabilir?

Eğer buna sadece hata denilebilirse, bu hata nasıl yapılabilir?

Hayır, bu bir hata değildi, bu Stalin'in karakterinden kaynaklanıyordu, bu Lenin'in neden bahsettiğini ortaya koyuyordu – Bu gücün kötüye kullanılmasıydı.

Çünkü bir dönemden sonra kendisini partinin çok üstünde konumlandıran, hiçbir özel görüşe tahammülü olmayan Stalin’in artık insanların desteğine ihtiyacı kalmamıştı.



XVII. Kongre'den önce, Zinovyevciler ve Troçkistler varken, hâlâ kitlelerin desteğine, partinin desteğine ihtiyacı vardı, o dönemde bireylerin görüşlerini dikkate aldı, sonra yenilgi ve yıkımdan sonra, halk arasında tam bir ahlaki ve siyasi birlik sağlandıktan sonra zaten kitlelere ihtiyacı olmadı. Parti üyelerinin desteğine, hatta Politbüro üyelerinin desteğine bile ihtiyacı yoktu, kendisinin her şeyi yapabileceğine inanıyordu .Bize sadece ekstra bir durum ortaya çıkarsa ihtiyaç duyuyordu..Bizi sadece onu dinleyip övebileceğimiz bir konumda tuttu.

Bu sırada her türlü ifade ile bir övgü dalgası ortaya çıktı:

"Zeki", "bilge", "babamız", "öğretmenimiz" vb.;

Her şeyde yeniden adlandırma başladı, mümkün olan her şey onun adıyla yeniden adlandırıldı. Artık Stalin'in adıyla ilişkilendirilmeyecek, dikkate değer bir şey bulmak zordu, hatta havaların iyi gitmesi bile Stalin'in adıyla ilişkilendirildi.

Stalin'in duyduğu tek şey onun "yetenekli olduğu", "mutlu ettiği" vb.şeylerdi.

Şimdi Yezhov'u suçluyoruz ve onu doğru bir şekilde suçluyoruz.

Peki Yezhov Kosior'u tutuklayabilir mi?

Ve eğer tutuklayabiliyorsa, Devlet Güvenlik Bakanı Politbüro'nun bir üyesini Politbüro kararı olmadan tutuklayabiliyorsa, devlette ve partide nasıl bir düzen vardır.?!

Politbüro'nun bir kararı var mıydı?

Hayır yoktu..

Kim karar verdi?

Yezhov'u mu?

Hayır, bunu bir kişiye, nispeten küçük bir kişiye atfetmek saflık olur.

Bu meseleye Stalin karar verdi.

Onun talimatı olmadan, onun onayı olmadan Yezhov hiçbir şey yapamazdı.

Şimdi sorunu çözdük ve Kosior, Rudzutak, Postyshev ve diğerlerini rehabilite ettik.

Neye dayanarak tutuklandılar?,

Artık görüyoruz ki ,hiçbir gerekçe yok.

Gerekçesi olsaydı biz bunları rehabilite etmezdik.

Tutuklamaların nedeni neydi?

Yalnızca Stalin'in kararı..

Ve bunun için ne gerçeklere ne de delillere ihtiyaç duydu.

Stalin bunu yaparken kanuni adli bir sürece uydu mu?

Herkes savcının haberi bile olmaksızın tutuklandı.

Tutuklayanlar savcıya gerek olmadığına inandılar ve şunu yazdılar: "Savcısız."

Bu konularda baş savcı Stalin'di.

Ve sadece izin vermekle kalmadı, aynı zamanda ne yapılacağını belirtti.

Çok iyi tanıdığım Yezhov'un Kosior'u tutuklamayı asla düşünmediğini inanıyorum; o bunu yalnızca Stalin'in inisiyatifi ve talimatıyla yaptı.

Onun için burada açık bir dille konuşalım ki, doğru anlayıp, doğru anlaşalım doğru değerlendirip, doğru sonuçları artık düzgün bir şekilde ortaya koyalım..

Tüm bu suiistimaller Stalin'in talimatıyla yapıldı ve Stalin herşeyden kuşku duyan bir kişi olduğu için hep onun dediklerine ikna olduğumuzu göstermek zorundaydık..

Bazen gözlerini gözlerinizin içine dikerek, gözleri ile adeta gözlerinize delmeye çalışarak son derece utanmaz bir şekilde şöyle diyordu: “Bugün gözlerinde anlayamadığım bir şey var, ya da: bugün gözlerinizin içine baktığımda ,gözlerinin arkasında çevirdiğin bir şeyleri görüyorum, ya da gözlerinde tam tersine baktığını gösteren bir şeyler var.”

Bugünden baktığımızda bunun zaten bir tiranlık olduğunu, bunun zaten tüm sınırların ötesine geçen bir güç olduğunu, bu kişinin yalnızca akli nitelikleri değil, aynı zamanda ahlaki nitelikleri de olmayan sınırsız güç olduğu anlaşılıyor.

Böyle bir durumda kişinin iradesini gösterebileceğini söylemek saçmalık olur.

Eğer Stalin "Bugün gözlerin değişik bakıyor" diyorsa: o dönemde bu kişiyi tutuklamak için yeterli neden ortaya çıkmış demekti.

Stalin tutuklamanın gerekli olduğunu söylüyorsa, bundan çıkacak tek sonuç onun “bir halk düşmanı” olduğuydu.

Bu nedenle onun iradesini yerine getiren insanlar, Stalin'i Stalin'in haklı olduğunu kanıtlamaya mecbur bıraktılar çünkü o bir liderdir, dahidir, ileri görüşlüdür, her şeyi görür, her şeyi anlar, hata yapamaz.

Dolayısıyla soruşturmayı yürütecek küçük adamlar, Stalin'in "içgörüsünü" baltalayamaz ve ayrıca onun düşman olmadığını kanıtlayamaz.

Ve "kanıtladılar".

Anlayışlarına göre hangi kanıtlar bulunmalıydı?

Tek bir şey gerekliydi “ İTİRAF”...

Bir insanın hiç işlemediği suçları itiraf etmesini nasıl sağlayabilirsiniz?

Tek yol, gasp etmek, fiziksel şiddet ve dövmek, işkence etmek, bilinçten yoksun bırakmak, akıldan yoksun bırakmak, insan onurundan yoksun bırakmaktır.

Ve insanlardan” İTİRAF” almak için bunu için yaptılar.

Yakın zamanda Kosior ve Chubar'ı sorgulayan soruşturucu Rhodes'tan haber aldık.

Ufak tefek, eğitim düzeyi düşük, tavuğu andıran bakış açısına sahip bir adam ve bu adam bu insanların kaderini belirledi, aynı zamanda politikayı da belirledi, çünkü onların “suçluluğunu” kanıtlayacak politikayı onayladı

Neler yaptı?

Kongre öncesinde Merkez Komite Başkanlığı toplantısında onu çağırıp sorguya çektiğimizde “ partinin bana emrettiğini yaptım ,bana Kosior ve Chubar'ın halkın düşmanı olduğu söylendi, bu yüzden bir soruşturmacı olarak ben de buna uygun hareket etmek , onların düşman olduğuna dair bir itiraf almak zorundaydımdedi..

Ve bunu ancak fiziksel güç kullanarak yapabilirdi.

Oda bunu yaptı.

Beria ona talimat verdi ve o da bu talimatı körü körüne yerine getirdi

Şöyle dedi: “Ben partinin talimatlarını yerine getirdiğime inanıyordum.”

Tüm parti ve devlet normları silindiğinde, ortadan kaldırıldığında ve her şey tek bir kişinin keyfiliğine tabi kılındığında parti ve devlette çıkacak manzara budur.

Tüm bunlar bu kişinin ruhsal durumunun ne durumda olduğunu da ortaya çıkardı.

Siyasi liderliğinde olduğu gibi, fiziksel durumu nedeniyle de bu inkar edilemez. Tüm bunları yalnızca ruhsal olarak hasta bir zorba yapabilirdi.....

............

126 ocak 1934’de yapılan 17 Kongreye katılan 1966 delegeden 1108’i 1936-1938 sürecinde öldürüldü.Merkez Komitesinin 136 üyesinden 97’si halk düşmanı olduğu gerekçesi ile bu süreçte öldürüldü.

2

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1937/38 Büyük Tasfiye- Türkmenistan Raporu

ENSELERİNE KURŞUN SIKILAN ADALET BAKANLARI

BUHARİN'İN DRAMI.. 3.MOSKOVA DAVASI