Ceza Muhakemesi Hukuku eğitim notu
Av.
Münip ERMİŞ
KAVRAM OLARAK CEZA MUHAKEMESİ
Ceza
Muhakemesi açısından ise , bir ceza
yargılamasına , katılanların hak, görev
ve yetkileri ile yargılamaya ilişkin usul kurallarının bütünü bu hukuk
dalını tanımlamaktadır.
Başta
Mahkemelerin görev ve yetkileri
olmak üzere, yargılama
sırasında taraflarca uyulacak usul ve kurallar, bir suç şüphesi nedeniyle yakalama, gözaltı,
sorgu, tutuklama gibi kişi özgürlüğünü sınırlayan haller , suç
şüphesi altında olanlar ile yargılanmakta
olan sanığın hakları, yargılama görevini yerine getirenlerin uyması
gereken kurallar, verilen kararlara karşı başvurulacak yasa yolları , buna
ilişkin yöntemler gibi kurallar Ceza Muhakemesi Hukukunun ilgi alanıdır. Temel insan hakları açısından ise bu hukuk dalı iki boyuta sahiptir. Birincisi
kişi güvenliği ve özgürlüğünü düzenler,
ikincisi ise adil yargılanma hakkını
güvence altına alır.
Yakalama,
gözaltı ve tutuklama gibi kişi
özgürlüğünün sınırlanmasına ilişkin
kurallar, bu nedenle hem Anayasalarda hem de
insan hakları ile ilgili uluslar arası sözleşmelerde ( Anayasa’mızın 17 ve 19.md. hükümleri , İnsan Hakları Avrupa
Sözleşmesinin 5.maddesinde olduğu gibi )
ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 1997 yılında başlayan CMK çalışmaları 2001 yılında tasarılaşmıştır. TCK’dan farklı
olarak bu tasarı üzerinde fazla bir değişiklik yapılmamış,tasarıya yönelik
zaten büyük bir eleştiride gelmemiştir.
. Akademik çevrelerin tümü tasarıyı genel olarak desteklemiş,
neredeyse mutabakatla yasallaşmıştır.
Çağdaşlaşma çabası içerisinde olan bir ülkede CMK gibi temel bir yasa üzerinde
ortak bir anlayışın şekillenmesi önemlidir.
Bu nedenle hukuk adına yeni CMK bir kazanım olarak görülmelidir.
CMK,
normatif anlamda modern ceza yargılamasına ilişkin temel kuralları kabul
etmiştir. Özellikle AİHS’nin
6.maddesinde ifadesini bulan Adil yargılanma hakkının en önemli ilkesi olan
silahların eşitliği ilkesini yaşama geçirmeye çalışmaktadır. Tabi ki
yargılamanın makul bir süre içerisinde tamamlanması bu hakkın temel bir
unsurudur. Yeni yasa buna ilişkin tedbirleri de öngörmektedir.
Bu
yasanın getirdiği ceza yargılamasında getirdiği yeni unsurların ve kavramların
bir kısmı başlıklar halinde aşağıda sunulmuştur.
CMK’NIN GETİRDİĞİ YENİLİKLER:
Şüpheli ve sanığa getirilen yeni haklar:
1. Yakalanan kişilere hakları bildirilecektir.
Yeni değişikliklerle artık kolluk
görevlileri yakaladıkları kişiye yasal haklarını derhal bildirecektir. Sanığa
en önemli haklarından SUSMA HAKKI, AVUKAT YARDIMINDAN YARARLANMA HAKKI,
YAKINLARINA HABER VERME HAKKI mutlaka
derhal bildirilmek zorundadır (m.90)
2-Gözaltı süresi
kısaltılmıştır.
5271 sayılı yasaya göre
gözaltı süresi yirmi dört saatle sınırlanmıştır. Toplu
olarak işlenen suçlarda savcı, gözaltı süresini uzatabilecek, gözaltı süresi eskiden olduğu gibi gene dört güne
kadar uzayabilecektir. Ancak savcı bu üç günlük uzatma süresine her gün yeniden
inceleme yaparak yazılı emirle artırabilecek, yakalama yerine en yakın hakim
veya mahkemeye çıkma için zorunlu süre 12 saati geçemeyecektir.(md-91)
3. Kelepçe istisnai
hale getirilmiştir.
Yakalanan kişilerin onurunu lekeleyen kelepçe takma zorlayıcı
tedbiri artık istisnai durumlarda uygulanabilecektir. Yakalanan ya da
tutuklanan ve bir yerden başka bir yere nakledilen kişilere yeni kanuna göre
sadece kendilerinin ya da başkalarının yaşam ve beden bütünlükleri bakımından
tehlikeli olduklarına ilişkin belirtilerin olması durumunda kelepçe
takılabilecektir (m.93).
4.
Yoklukta tutuklamanın yerini yakalama emri almıştır.
Yoklukta tutuklama yurt dışına kaçaklık
halleri dışında sona ermiştir. Artık yargıç, yoklukta tutuklama yerine, yakalama
emri ve sevk tutuklaması kararı verebilecektir.
Yoklukta tutuklama kararı ancak, şüpheli
veya sanığın “yurt dışında kaçak olması” durumunda söz konusu olabilecektir.
(m.248/5) Bunun da nedeni iade prosedürünün işletilebilmesidir. CMK Yürürlük
Kanununa göre, yurt içindeki kaçaklar
hakkında bu hükümün uygulanmaması
gerekecektir.
5-Tutuklama kararları
gerekçeli olacaktır.
Tutuklama kararları duruşmada verilecek, mutlaka gerekçeli
olacak, yani tutuklama nedenleri kararda mutlaka gösterilecektir. Tutuklama
yerine geçen bir önlem olan “adli
kontrol “ uygulanmasının yetersiz
kalacağını belirten hukuki ve fiili sebeplere de tutuklama kararlarında yer
verilecektir (m.101/1).
6.
Yakalama ve tutuklama işlemi, kişinin
yakınlarına bildirilecektir.
Yakalama, gözaltına alma ya da gözaltı
sürelerinin uzatılmasına ilişkin her karardan, tutuklama ya da tutuklamanın
uzatılmasına ilişkin her türlü karardan şüpheli ya da sanığın bir yakınına ya
da belirlediği bir kişiye gecikmeden haber verilecektir. Bu, yakalanan ve
tutuklanan kişinin aynı zamanda Anayasal
bir hakkıdır (CMK m.95, 107).
6.
Tutuksuz yargılanma esastır.
CMK ile keyfi tutuklamalar sona ermesi
amaçlanmış, tutuklama yapılabilecek durumlar daha sıkı koşullara bağlanmıştır.
Tutuklama ancak iki durumda söz konusu
olabilecektir.
Ancak;
1-Şüpheli ya da sanığın kaçması, saklanması
ya da kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı,
2-Delilleri karartması ya da tanık, mağdur
ya da başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunulmasına ilişkin kuvvetli şüphe bulunmakta ise tutuklama
yapılabilecektir. “Toplumda infial uyandırma” gibi nedenlerle sanık tutuklanamayacağı
gibi artık suç işlediği konusunda hakkında kuvvetli şüphe bulunan kişi, sadece
kim olduğunu ispat edememesi yüzünden ya da ikametgahı ya da meskeni
bulunmaması nedeniyle tutuklanamayacaktır. Yine artık sadece adli para cezasını
gerektiren bir suçun işlenmesi ya da suçun
bir yıldan daha az hapis cezasını gerektirmesi durumunda tutuklama kararı
verilemeyecektir (CMK m.100).
3/A’da bulunan suçlar listesindeki suçlardan
birinin işlendiği hususunda kuvvetli şüphe bulunması halinde tutuklama nedeni
olduğu kabul edilebilecek ve tutuklama yapılabilecektir. Bu listede, Yeni Türk
Ceza Kanunu’nda yer alan soykırım ve insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme,
işkence, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı
madde imal ve ticareti, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, devletin
güvenliğine karşı suçlar, anayasal
düzene karşı ve bu düzenin işleyişine karşı suçların yanı sıra, Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da tanımlanan silah kaçakçılığı
suçları, Bankalar Kanunu’nda tanımlanan zimmet suçu, Kaçakçılıkla Mücadele
Kanunu’nda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar, Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma
Kanunu’nun 68 ve 74’üncü maddelerinde
tanımlanan suçlar ve Orman Kanununda tanımlanan kasten orman yakma suçları gibi
ağır suçlara yer verilmiştir.
Gaip ve kaçak şüpheli ve sanıklar da “tutuksuz
yargılanma hakkından yararlanabilecektir.”(m.246; 248/7 CMK).
7. Adli kontrol
Adli kontrol uygulaması tutuklamaya seçenek
olarak getirilmiştir. Buna göre artık bir tutuklama nedeni var olsa bile,
soruşturma üç seneden daha az cezayı gerektiren bir suç hakkında ise,
tutuklamak yerine adli kontrol altına alınabilecektir; ya da kanunda tutuklama
yasağı öngörülen durumlarda adli kontrole karar verilebilecektir.
Şüpheli ya da sanık üç seneden daha az
cezayı gerektiren suçlar bakımından yeni kanunla birlikte; yargıç tarafından
belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak; özellikle
uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak
amacıyla, hastaneye yatmak dahil tedavi ve muayene tedbirlerine tabi olmak ve
bunları kabul etmek; silah bulunduramamak gibi kanunda liste halinde sayılmış
yükümlülüklerden bir yada birkaçına tabi tutulabilecektir. Ancak bu
yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda tutuklama yapılabilecektir
(m.109). Üç yıl sınırı, son değişiklikler sırasında yurt dışına çıkma yasağı
için kaldırılmıştır.
Son bir yıllık uygulamada, tutuklama nedenleri bulunsun bulunmasın
olmasın, neredeyse her durumda Adli
Kontrol kararı verilmektedir. Bu uygulamanın 109 .maddenin temel felsefesine
aykırı olması bir tarafa, bürokrasiyi olağanüstü derecede artırmıştır.
8. Arama ve el
koyma işlemi
Suç sonrası yapılan arama ve el koyma
işlemlerinde yargıç kararı, Cumhuriyet Savcısının ya da adli kolluk amirinin
yazılı emri şarttır. Ancak, kişinin
konutunda ya da işyerinde arama, hakim kararı ya da gecikmesinde sakınca
bulunan durumlarda Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ile yapılabilir. El
koyma kararını verme yetkisi öncelikle yargıca aittir. Gecikmesinde sakınca
bulunan durumlarda Savcı ya da Cumhuriyet Savcısına ulaşılamadığı durumlarda
adli kolluk amiri, yazılı emir vermek durumundadır. Kolluk güçlerinin
kendiliğinden harekete geçerek el koyma ve
arama yapma yetkileri yoktur (CMK md. 127).
2. Koruma tedbirlerinin hukuka aykırı
uygulanması durumunda tazminat ;
Suç soruşturması ya da kovuşturması
sırasında; hukuka aykırı olarak, yakalanan, tutuklanan ya da tutukluluğunun
devamına karar verilen, hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde
gerçekleştirilen, eşyasına ya da diğer malvarlığı değerlerine, koşullar
gerçekleşmediği halde el konulan ya da el konulan eşyanın korunması için
gerekli önlemler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç
dışı kullanılan ya da zamanında geri verilmeyen kişiler maddi ve manevi
tazminat isteminde bulunabilecekler. (CMK md.141/1 a,i,j)
Avukatı
da arama ve el koymada hazır bulunabilecektir (m.120).
Aramada hazır bulunabilecek kişiler
açısından, CMUK’ nun 98.maddesinden farklı olarak CMK’ nun 120.maddesinin son
fıkrasına eklenen hüküm ile kişinin avukatının aramada hazır bulunmasına engel
olunamayacağı belirtilmiştir. Buna göre, avukatın arama için çağırılması
zorunlu değildir; ancak, kendiliğinden geldiğinde aramada hazır
bulunabilecektir.
SAVUNMA
Zorunlu müdafilik.
Şüpheli
ya da sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi
durumunda bir müdafi görevlendirilecektir. Ancak bu kişiler on sekiz yaşını
doldurmamış ya da sağır ya da dilsiz ya da kendisini savunamayacak derecede
malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi
görevlendirilir.
Maddeye
üçüncü fıkra olarak eklenen ilk düzenmede, zorunlu müdafilik konusunda önemli
bir yenilik getirmekteydi. Bu hükme göre, ikinci fıkra kapsamında yer almayan
şüpheli ya da sanığın soruşturma ya da kovuşturma konusu fiili için ceza
mevzuatında öngörülen soyut cezanın üst
sınırı beş yıl ya da daha çok hapis
cezasını gerektiriyorsa ve kişinin de bir müdafii bulunmamakta ise, istem
olmadan da müdafi görevlendirilecekti.
Ancak aralık/2006 değişikliğinden sonra , buradaki hüküm ALT SINIR BEŞ YIL olarak değiştirildi. Bu nedenle süre yönünden zorunlu müdafiliğin
sınırları oldukça daraltıldı. Ancak tutuklama istemi bulunmaktaysa süre şartına
bakılmaksızın, müdafi istencektir.
Soruşturulan
ya da kovuşturulan fiilin niteliği değişip de, beş yıllık sınırı aştığı andan
itibaren müdafi görevlendirmek gerekecektir. Şüpheli ya da sanık, sonradan
kendisine bir müdafi seçerse, görevlendirilmiş olan müdafiin görevi sona
erecektir (m.150).
Müdafilik
ilişkisi bir vekalet ilişkisi değildir. Bu
nedenle müdafiden vekalet taleplerinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi
CMK’da da yeri yoktur.
2. Müdafinin dosya
inceleme hakkı.
Müdafi,
soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilecek ve istediği belgelerin bir
örneğini harçsız olarak alabilecektir. Müdafiin dosya içeriğini incelemesi ya
da belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise,
Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine, yargıç kararıyla bu yetkisi
kısıtlanabilecektir.
Ancak,
yakalanan kişinin ya da şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adlî
işlemlere ilişkin tutanaklar, müdafiden hiçbir şekilde gizlenemeyecektir.
İddianamenin Cumhuriyet Savcılığı tarafından
mahkemeye verildiği tarihten itibaren, yani henüz soruşturma evresi
tamamlanmamış olmasına rağmen müdafiin dosyayı inceleme hakkı mutlak bir
nitelik kazanmaktadır. Buna göre, bu andan itibaren müdafi, dosya içeriğini ve
koruma altına alınmış kanıtları inceleyebilecek, tün tutanak ve belgelerin
örneklerini harçsız olarak alabilecektir. Bu maddenin içerdiği haklardan sadece sanık avukatı değil,
mağdurun vekili de yararlanabilecektir (m.153).
Müdafi ile görüşme
Şüpheli ya da sanık vekaletname aranmadan müdafii ile her zaman
görüşebilecektir. Görüşmeler her zaman ve kişiler arasında yapılacak
konuşmaların başkaları tarafından duyulmasının olanaklı bulunmadığı bir ortamda
gerçekleştirilecektir. Ayrıca, bu kişilerin müdafileri ile yapacakları
yazışmalar denetime tabi tutulamayacaktır. (m.154).
Savunma, uzman ve
tanık dinletebilecektir.
Mahkeme
başkanı ya da yargıç, sanığın ya da katılanın gösterdiği tanık veya uzman
kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık ya da katılan o
kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir. Burada hükmün
emredici olduğu unutulmamalıdır (m.178).
DOĞRUDAN
SORU SORMA HAKKI GETİRİLMİŞTİR.
Avukata doğrudan soru sorma hakkı
tanınmıştır. Bundan böyle Türkiye’de de avukatlar, batı ülkelerinde olduğu
gibi, duruşma disiplinini bozmadan sanığa, bilirkişiye, tanığa, uzmana ve diğer
kimselere soru sorabilecektir. Soru sorma hakkı bir kez tanınan bir hak
değildir. Birden fazla soru sormak mümkündür. Sanık ve avukat uzman yardımından
da yararlanabilecektir.
Bilirkişi raporu
Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli ya da sanık,
müdafii ya da kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak ya da
bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi
raporu hakkında, uzmanından bilimsel düşünce alabilecektir.. (m.67).
Duruşmada bulunmak sanık için temel bir haktır.
Bu
hakkın istisnası, sanığın yokluğu halleri (m.193 vd.), gaiplik (m.244) ve
kaçaklıktır (m.247).
Sanık
duruşmada hazır değilse, duruşma yapılmayacaktır. (m.193). Tanıkların,
bilirkişilerin gelmiş bulunması sonucu değiştirmeyecektir..
DAVET ESASTIR.
İfadesi alınacak ya da sorgusu yapılacak kişi davetiye ile
çağırılacak, kişiler baskın yapılarak evlerinden ya da işyerlerinden gece
yarısı alınıp, ifade almaya
götürülemeyecektir. Ayrıca, kişinin çağrılma nedeni davetiyede açıkça
belirtilerek, gelmezse, zorla getirileceği yazılacaktır (m.145)
Beden muayenesi;
Kanuna göre bir suça ilişkin kanıt elde etmek
için, şüpheli veya sanığın;
1.
İç beden muayenesine ya da,
2.
Vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle, saç, tükürük ve tırnak gibi
örnekler alınabilmesine sağlığını tehlikeye düşürmemek koşuluyla, Cumhuriyet
savcısının istemiyle ya da kendiliğinden yargıç ya da mahkeme, gecikmesinde
sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı
tarafından karar verilebilir.
3.
Müdafi huzurunda rıza beyanı olması halinde, karar gerek olmadan muayene
yapılabilir, bedenden örnek alınabilir.
5.
Kadının muayenesi, istemi halinde ve
olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.
6.
Bu yolla elde edilen örnekler üzerinde, elde edilen bulgunun şüpheli ya da
sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının saptanması için, zorunlu olması
durumunda yargıç kararı ile moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Bu
incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde
de yapılabilir. Moleküler incelemelerin nesnel olması önemlidir.
Cumhuriyet
Savcısının kararı, yirmidört saat içinde yargıç ya da mahkemenin onayına
sunulur. Yargıç ya da mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir.
Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen kanıtlar kullanılamayacaktır.
(m.75).
Yukarıda
açıklanan şekilde alınan örnekler üzerinde yapılan inceleme sonuçları, kişisel
veri niteliğinde olup (m.135 TCK), başka bir amaçla kullanılamaz; dosya
içeriğini öğrenme yetkisine sahip bulunan kişiler tarafından bir başkasına verilemez (m.136 TCK). Bu
bilgiler, kovuşturmaya yer olmadığı kararı veya bu karar itiraz süresinin
dolması, itirazın reddi ya da beraat kararı verilmesi durumlarında en geç on
gün içinde, Cumhuriyet Savcısının huzurunda yok edilir. Bunların bu süre içinde
yok edilmemesi suçtur (m.138 TCK).
Dinleme :
Ceza Muhakemesi Kanunu ile iletişimin
saptanması ve dinlenmesi önlemi, “telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin
denetlenmesi” başlığı ile yeniden düzenlemektedir. Söz konusu düzenleme ile,
telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin, “tespiti, dinlenmesi,
kaydedilmesi ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi” yetkileri
verilecektir. Anılan önlemin uygulanması, “bir suç dolayısıyla” ceza
soruşturması yapılması ve “suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin
varlığı” koşullarına bağlı olacaktır.
İletişimin saptanması, dinlenmesi,
kaydedilmesi ve sinyallerin değerlendirilmesi önlemine ancak “başka
suretle delil elde edilmesi olanağının bulunmaması durumunda”
başvurulabilecektir. Başka bir biçimde kanıt elde edilmesi olanağı varsa bu
önleme başvurulamayacaktır.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan
iletişimin denetlenmesi, yargıç kararı, gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda
ise, Cumhuriyet Savcısının yazılı emri ile olur. Kolluğa, tedbire karar verme
yetkisi tanınmamıştır. Tedbire Cumhuriyet Savcısı tarafından karar verilmesi
durumunda, Cumhuriyet Savcısı kararını derhal yargıcın onayına sunacak ve
yargıç, kararını en geç yirmidört saat içinde verecektir. Kararda, yüklenen
suçun türü, hakkında önlem uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü,
telefon numarası ya da iletişim bağlantısını saptamaya olanak veren kodu,
önlemin türü, kapsamı ve süresi belirtilecektir. Karar en çok üç ay için
verilebilecektir ve bu süre ancak bir kez uzatılabilecektir. Buna göre uzatma
ile birlikte kararın süresi 6 ayı geçemeyecektir. Ancak örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak, gerekli görülmesi durumunda,
yargıç, bir aydan fazla olmamak üzere sürenin birden fazla kez uzatılmasına
karar verebilir. Bu durum, anılan suçlarla ilgili olarak,
telekomunikasyon yolu ile iletişimin denetlenmesine sakıncalı bir şekilde süre
sınırı getirilmemesi anlamına gelmektedir.
Şüpheli ya da sanığa yüklenen suç
dolayısıyla anılan bu önlemler müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında
uygulanamayacaktır. ( m.136)
Sürenin dolması ya da yargıç
tarafından aksine karar verilmesi durumunda önlem Cumhuriyet Savcısı tarafından
hemen kaldırılacaktır. Bu durumda, yapılan saptama ya da dinlemeye ilişkin
kayıtlar Cumhuriyet S avcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok
edilecek, durum bir tutanakla saptanacaktır . ( m.137/3)
Saptama ve dinlemeye ilişkin kayıtlar
yok edilirse, soruşturma evresinin bitiminden itibaren en geç onbeş gün içinde,
Cumhuriyet Başsavcılığı, uygulanan önlemin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu
hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verecektir.( m.137/4).
Tesadüfen elde edilen deliller.
Arama ya da el koyma kararının
uygulanması sırasında arama ya da elkoyma kararına konu olan suç dışında bir
başka suçun işlendiğini gösteren bir kanıt elde edilmiş ise, bu kanıtın
değerlendirilmesine olanak tanınacak, söz konusu delil muhafaza altına alınacak
ve durum hemen Cumhuriyet Savcılığına bildirilecektir.(CMK md.138/1)
Telekominikasyon
yolu ile yapılan iletişimin dinlenmesi, tespiti, kaydedilmesi, sinyallerin
değerlendirilmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla
izleme sırasında yapılmakta olan soruşturma ya da kovuşturmayla ilgisi olmayan
ve ancak bu koruma tedbirlerine ilişkin maddelerde belirtilen suçlardan birinin
işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda; bu
delil muhafaza altına alınacak ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhal
bildirilecektir. Ancak bu durum anılan koruma tedbirlerinin uygulanabileceği
suçlar bakımından mümkün olabilecek, tüm suçları kapsamayacaktır. (CMK
md.138/2)
Gizli soruşturmacı:
Gizli soruşturmacı, soruşturma
etkinliğini kendisine sürekli ya da geçici olarak verilen gizli kimlik altında
yürüten kamu görevlisidir. Önleme ilişkin kararı, kural olarak yargıç,
gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda da savcı tarafindan karar verilecektir.
Kanunda sayılı suçlarla ilgili gizli soruşturmacı atanması mümkün olacak, savcı
tarafından karar verildiği durumlarda, bu kararın sonradan yargıç onayına
sunulması zorunluluğu aranmayacaktır. Önlemin uygulanabilmesi için aranan
koşullar, kuvvetli şüphe ve başka yolla kanıt elde edilememesidir.
Yasa, soruşturmacının kimliğini
değiştirilebilmesi, bu kimlikle hukuksal işlemler yapılabilmesi, kimliğin
oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli
belgeler hazırlanabilmesi, bu belgelerin değiştirilebilmesi ve kullanılabilmesi
olanaklarını sağlamaktadır. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden
sonra da gizli tutulacak ve görev sırasında kimlik ve ilgili belgeler
Cumhuriyet savcılığınca korunacaktır.
Soruşturmacının yükümlülükleri,
etkinliklerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada
bulunmak ve bu örgütün etkinlikleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili
kanıtları toplamaktır. Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez;
ancak, görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz (
m.139).
TEKNİK İZLEME:
Teknik izleme,
kolluk güçleri tarafından görüntü ve ses alan cihazlarla, kanıt elde etmek
amacıyla yapılan izleme etkinlikleridir.
Kanunda sayılan göçmen kaçakçılığı ve
insan ticareti, kasten öldürme, uyuşturucu ya da uyarıcı madde imal ve
ticareti, parada sahtecilik, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, ihaleye fesat
karıştırma, rüşvet, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, silahlı
örgüt ya da bu örgütlere silah sağlama, devlet sırlarına karşı suçlar ve
casusluk, fuhuş ve maddede yeralan diğer kanunlarda yer alan suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil
elde edilememesi durumunda, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki işleri
ve işyeri teknik araçlarla izlenebilecek, ses veya görüntü kaydı
alınabilecektir.
Teknik araçlarla izlemeye yargıç,
gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet Savcısı tarafından karar
verecek, Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen kararlar yirmidört saat içinde
yargıç onayına sunulacaktır. Karar, en çok dört haftalık bir süre için
verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir kereye özgü uzatılabilecektir. Ancak
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi
halinde yargıç, bir haftadan fazla olmamak üzere süreyi birden fazla kez
uzatabilir.
İzleme sonucunda elde edilen
kanıtlar, tesadüfen elde edilseler dahi maddede sayılı suçlar dışında
kullanılamayacaktır. (m. 140)
Taşınmazlara,
hak ve alacaklara da el koyma.
Hırsızlık, yağma,dolandırıcılık, parada
sahtecilik, irtikap, rüşvet, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, devletin
güvenliğine karşı işlenen suçlar, Bankalar Kanunu’nda tanımlanan, zimmet suçu
gibi kanun maddesinde belirtilen suçlar işlendiğinde ya da bu suçlardan
taşınmaz, kara, deniz ya da hava ulaşım araçları, banka ya da öteki malî
kurumlardaki her türlü hesap, gerçek ya da tüzel kişiler nezdindeki her türlü
hak ve alacaklar, kıymetli evraklar, ortak bulunulan şirketteki ortaklık
payları, kiralık kasa mevcutları ve
öteki malvarlığı değerlerinin elde edilmesi durumunda bu malvarlığı
değerlerine el konulabilecektir.
128’inci maddede sayılan suçlardan birinin
işlendiğine ve el konulacak şeyin, bu suçlardan elde edildiğine ilişkin şüphe
durumunda elkoyma yapılabilecektir. El
konulacak alacak hak ve taşınmazların üçüncü bir kişinin elinde bulunması
durumunda da bu malvarlığı değerlerine el konulabilir. (m. 128)
Şirketlerde
yönetime el koyma yerine kayyım tayini.
Şirket yönetimine kayyım atanması için
öncelikle, soruşturma ya da kovuşturma konusu suçun, bir şirketin etkinliği
çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe nedenlerinin bulunması
gerekir. Ayrıca, şirket yönetimine kayyım atanması, soruşturma ya da kovuşturma
konusu suçla ilgili maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli
olmalıdır.
Şirket yönetimine kayyım atanması, ancak
yargıç ya da mahkeme kararıyla olabilir. Yargıç ya da mahkeme kararında,
yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliği kayyımın onayına bağlı
kılınabilir. Bu durumda, şirket yönetim kurulu ya da müdürleri, görevlerine
devam edebilecektir. Ancak, bu kişilerin şirket yönetimiyle ilgili ya da şirket
adına yaptıkları işlemlerin geçerli olması kayyımın onayına bağlıdır. Atama
kararı ile yönetim organının yetkileri tümüyle kayyıma da verilebilir. Bu
durumda, şirket yönetim kurulunun ya da müdürlerinin görevleri sona erer. (m.
133)
. Bilgisayarlara el koyma.
Bilgisayarda arama ve elkoyma
yapılabilmesi için başka biçimde kanıt elde etme olanağı bulunmamalıdır. Bu
koruma tedbirinin uygulanabilmesi için Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine
yargıç kararı gerekmektedir.
Bu madde ile şüphelinin kullandığı
bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama
yapılabilir, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılabilir, bu kayıtlar
çözülerek metin durumuna getirilebilir.
Bu hükümde asıl olan bilgisayarlara el
konulmadan sistemde arama yapıp gerekli verilere el koymaktır. Maddenin 2.
fıkrasına göre, bilgisayarlara el koyma
ancak, bilgisayar programlarına ve kütüklere şifre nedeniyle girilememesi ya da
gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması durumunda olanaklıdır. Gerekli bilgilere
ulaşıldıktan ve gerekli kopyalar alındıktan sonra bilgisayarlar gecikmeden geri
verilecektir. (m.134)
“TEŞHİR
EDİLMEME “ TEMEL” BİR HAKTIR.
Yeni CMK sanık, şüpheli ve mağdurların
artık teşhir edilmesini durdurmuştur.
Budan sonra Adliye binası içerisinde ve
duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü
kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılayacaktır. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve
dışındaki diğer adli işlemlerin icrasında da uygulanacaktır.(183)
Bu güne kadarki uygulamada kollukta şüpheli ya da sanığa basın ordusu eşliğinde
yer gösterme yaptırması yargısız infaza dönüşmüş; hiç kimsenin hüküm
verilinceye kadar suçlu muamelesine tabi tutulamayacağı kuralı yok sayılmıştı.
Artık bundan böyle polis ve jandarma değil; sadece savcı ya da yargıç, masumluk
karinesine uygun olarak bu tür işlemleri
yapabilecektir (m.85). Ne var ki, 2005/Mayıs değişikliği ile Adli Kolluk Amiride yetkili kılınmıştır.
Ancak, yeni CMK ya gore soruşturma
evresinde tek sorumlu olan olan savcı,
istediği takdirde kötü uygulamalara
engel olabilecektir.
SORUŞTURMA
EVRESİ GİZLİ OLACAKTIR.
Delillerin karartılmasına önlem olarak
CMK, soruşturma evresinin gizli
yapılacağını öngörmüştür (m.157). . Çünkü bu gizliliğe uymamak suçtur (m.285,
286 TCK).
Soruşturma evresinin
gizliliği savunma hakkının başladığı yerde bitecektir.
Kanuna
aykırı elde edilen deliller ceza yargılamasında
kullanılamayacaktır.
CMK m.147 de ifade ve sorgunun esaları belirlenmiştir. Kural olarak soruşturma evresinde ifade alma işleminin
kolluk tarafından değil savcı tarafından yapılması gerekir. Çünkü
CMK m.90/5’e göre, yakalanan kişi, düzenlenecek soruşturma belgesi ile
birlikte hemen C.Savcılığına gönderilecek; gözaltına alınıp alınmayacağına
savcı karar verecektir (m.91). Kolluk, savcının istemesi halinde ifade
alma işlemi yapabilecektir. İfade alma sırasında mutlaka müdafi hazır
bulunacaktır. Çünkü, CMK m.148/4 e göre,
müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, yargıç veya mahkeme önünde
şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.
CMK m.147’ye göre, sanık, özellikle
AVUKAT YARDIMINDAN YARARLANMA, SUSMA ve SAVUNMA HAKLARI ile KENDİSİNE
YÖNELTİLEN SUÇ KONULARINDA AYDINLATILACAKTIR.
Yasak Sorgu
usulleri m. 148 de düzenlenmiştir.
Yine
CMK m.217/2’ e göre ,
Yüklenen
suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat
edilebilecektir.“
Zaten , Anayasanın 38’nci
maddesine 2001 yılında yapılan eklemeyle:
“Kanuna aykırı olarak elde edilmiş
bulgular, delil olarak kabul edilemez” denşmiştiri.
Delil yasaklarına ilişkin bu düzenlemenin
Anayasada yer almasının önemli sonuçları vardır:
1. Eski CMK m.254/2 hükmü sadece soruşturma ve kovuşturma
makamlarını bağlıyordu. Oysa Anaya hükmü herkesi bağladığından, bundan böyle
özel kişilerin elde ettikleri kanıtlarında
de bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün olacaktır.
2. Anayasal düzenlemede; eski ve yeni CMK
da DELİL denilmesine karşın “kanuna
aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” denildiğine
göre; tüm iz ve eserlerle belirtiler artık delil sayılamayacaktır.
3. Anayasa değişikliğinden sonra hukuka
aykırı delilin dosyadan çıkarılması sorunu da kalmamıştır. Delil yasakları
davasının sonucunda, delil yasaklarına uyulmayarak elde edildiği ileri sürülen
delilin, hukuka aykırı yollardan elde edildiği ve bu hukuka aykırı delilin
hüküm bakımından nedensellik değeri ve gücü bulunduğu ve hak ihlâline de yol
açtığı, yukarıda anlatılan şekilde saptandığında, bu delilin DOSYADAN
ÇIKARILMASINA da karar verilebilip verilemeyeceği ciddi bir sorundu.
Kaldı ki, yeni CMK m.206/2a da bir delil
ortaya koyma (ikame) yasağı düzenlenmiştir. Buna göre, ORTAYA KONULMASI
İSTENİLEN BİR DELİL KANUNA AYKIRI OLARAK ELDE EDİLMİŞSE, REDDOLUNUR. Yine yeni
CMK m.230/1b’ye göre, hükmün gerekçesinde, DOSYA İÇİNDE BULUNAN VE HUKUKA
AYKIRI YÖNTEMLERLE ELDE EDİLEN DELİLLERİN AYRICA VE AÇIKÇA GÖSTERİLMESİ
GEREKİR.
Burada önemli olan delil veya delillerin
elde edilmesi sırasında, bir biçimde herhangi bir hukuka aykırılığın yapılmış
olmasıdır. Örneğin işkence ile alınan
bir ikrara dayalı olarak toplanan deliller hukuka aykırı bir şekilde elde
edildiğinden ceza muhakemesinde kullanılamayacaktır.
Anayasa m.38/6 ve CMK m.217/2 ve 147a
ile ceza muhakemesinde yeni bir mutlak temyiz sebebi düzenlenmiştir.
CMK m.289/sona göre hukuka aykırı kanıtı karara temel almak mutlak bozma
nedenidir.
Görüldüğü gibi, yeni CMK delil
yasaklarını soruşturma ve kovuşturma evresinin her aşamasında dikkate
almaktadır. O kadar ki, hukuka aykırı kanıta dayanarak iddianame düzenlenmesi
halinde, bu aykırılık o iddianamenin iadesi için bir neden oluşturabilecektir.
ŞAHSİ
DAVA, CEZA KARARNAMESİ KALDIRILMIŞTIR.
Soruşturma evresi sonunda toplanan
kanıtlar, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; başka bir
ifade ile kanıtlar, sanığın mahkûm olması olasılığının güçlü olduğunu
gösteriyorsa, Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenleyerek kamu davasını
açacaktır. Artık kişilerin şahsi ceza
davası açma hakları olmayacaktır.
Aynı şekilde, Ceza kararnameside kalktığı için, duruşma
yapılmadan hiç bir kimseye dosya üzerinden ceza verilemeyecektir.
İDDİANAME
İADE EDİLEBİLECEKTİR.
Mahkeme, iddianamenin ve soruşturma
belgelerinin verildiği tarihten itibaren 15
gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten
sonra; iddianamenin 170 inci maddeye aykırı olduğunu saptadığında, eksik ve
hatalı noktaları belirterek iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine
karar verebilecektir. (m.174).
Yine suçun sübutuna etki edeceği mutlak
sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen, Önödemeye veya uzlaşmaya tabi
olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma
usulü uygulanmaksızın düzenlenen iddianamelerde iade edilebilecektir.
İddianame hata ve eksiklikleri
giderilinceye kadar birden fazla iade edilebilecektir.
Suçtan
zarar görende müdafii isteyebilecektir.
Suçtan zarar görende
ceza yargılamasında yerini almış,
yargılama sırasında bir kez daha zarar görmemesi için sanığa tanınan
hakların önemli bir kısmı
tanınmıştır (m.233 vd.).
Yorumlar
Yorum Gönder