ERZİNCAN’DA YAŞANANLAR (HUKUKUN YENİ HALLERİ)



Av. Münip ERMİŞ




Hukuk sadece yazılı kurallardan oluşmaz. Hukukun temel   kaynaklarından biride yargıdır.  Bugünlerde herkesin dilinde olan “yargı bağımsızlığı” sözünün ise kriz anlarında hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Yargısal uygulamalar kriz anlarında tam anlamıyla birbirini tasfiye silahına dönüşür. Tasfiyenin olamadığı durumlarda kriz kendisini “UZLAŞMA” görüntülerine terk ederken, aslında yeni bir kriz   taraflardan birinin kendini diğerinden daha güçlü hissettiği anda ,kendini göstermek üzere kapıda beklemektedir.

Bu yönüyle Erzincan’da yaşananlar hukukçular açısından öğretici olmalıdır.  Bu gün bizler Erzincan Başsavcısı Cihaner’in tutuklanmasını konuşuyoruz. Oysa sayın Başsavcı  kendisini yakalamak ve arama yapmak üzere gelen ekibe karşı  Hakim ve Savcılar Kanununun 88.maddesinden doğan yetkisini  kullanmış olsaydı. Bu gün bizler  bu yetkiye dayalı olarak yakalanan (belki tutuklanan3 özel yetkili Savcının  ve ona eşlik eden kolluğun durumunu konuşuyor olacaktık.

Çünkü 88.madde oldukça açıktır.  88.madde aynen “ Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâlleri dışında suç işlediği ileri sürülen hakim ve savcılar yakalanamaz, üzerleri ve konutları aranamaz, sorguya çekilemez. Ancak, durum Adalet Bakanlığına derhal bildirilir. Birinci fıkra hükümlerine aykırı hareket eden kolluk kuvvetleri amir ve memurları hakkında yetkili Cumhuriyet savcılığı tarafından genel hükümlere göre doğrudan doğruya soruşturma ve kovuşturma yapılır.”    Der.

Bu hüküm hiçbir hukuki tartışma ve yoruma yer vermeyecek bir düzenleme getirir.  Bir hakim ve savcı Ağır Cezanın görevine giren suçüstü halleri dışında yakalanamayacaktır. (Doğal olarak tutuklanamayacaktır) üzeri ve konutu aranmayacaktır.

Erzincan Başsavcısı hakkında verilen yakalama kararı ve konutta, bürosunda arama kararı  bu anlamıyla yasaya açık bir aykırılık içerir.

Burada tartışma yakalama ve arama kararı  yok hükmündemidir ? yoksa sadece itirazla düzeltilecek usule aykırı olarak verilmiş bir kararmıdır ? soruları üzerinden yapılacaktır. 

Her iki durumda da  yetkileri arındırılmadan hakkında yakalama ve arama kararı verilen Cumhuriyet Baş savcısının bu karara karşı, 88/2 maddeden doğan yetkisini hemen kullanması mümkündü.
Bunu hemen sıralamak gerekir.
1-Konutunda ve bürosunda arama yapan  kolluk görevlileri hakkında 88/2 madde uyarınca yakalama ve gözaltı kararı verecektir.
2- Kendisi hakkında arama ve yakalama kararı düzenleyen Savcı ve Yargıçlar hakkında Hakim Savcılar Kanununun 93 ve 94. maddesi uyarınca işlem yapacaktır.  Çünkü bir başsavcı hakkında verilen arama ve yakalama kararının infaz anı BİR SUÇÜSTÜ HALİDİR. Bu kararın infazına nezaret eden Savcıların pozisyonu ise 94.maddede düzenlenen Ağır Cezanın görev alanına giren Suçüstü halini işaret etmektedir. Hemen Erzincan Başsavcısı veya görevli olan Cumhuriyet Savcılarından biri genel hükümlere göre yani Adalet Bakanlığından izin almadan soruşturma işlemlerine başlayacak, Erzurum’dan arama ve yakalama yapmak üzere gelen Savcılar hakkında yasal hakları hatırlatılıp yakalama ve gözaltı işlemi yapacaktır.

Tabiî ki arama ve yakalama kararının altında imzası olan yargıçla ilgili olarak, suçüstü hali kabul edilirse (azmettiren sıfatıyla) hakkında yakalama kararı düzenlenmesinde hiçbir hukuki sakınca olmayacaktır. Eğer suçüstü hükümlerinin arama kararı veren yargıç hakkında uygulanamayacağı sonucuna varılırsa bu takdirde   soruşturma izni için Adalet Bakanlığına başvurulması gerekecektir.

Aslında yasanın yazdıkları budur. Yasanın yazdıkları ile Erzincan Başsavcısı ve Erzincan Savcıları bir hareket etmiş olsaydı. Belki yeni kriz doğardı. Ancak bu tartışma hiçbir zaman yargı bağımsız mı tartışmasına dönmezdi.

Belki Erzincan ve Erzurum adliyelerindeki derin krizden bahsederdik ve gözaltına alınan (belki tutuklanan)  üç özel yetkili Savcımız için üzülürdük , ama en azından özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin artık kapatmanız zamanının geldiği konusunda oluşacak toplumsal mutabakat bu üzüntümüzü hafifletirdi.

Hukuk bazen kullanılan  veya kullanılamayan yetkilerin ışığında kendini gösterir ve bizlere göz kırpar.   


Gücünün farkına varanlarla,  gücünü abartanlar arasındaki çatışmanın sonucunu çoğu zaman gözükaralık belirlemez gibi gözükse de ,bu işlerde  yine de cesaretin rolünü ıskalamamız mümkün değildir.
İlk vuran haklı çıkacaksa, bu memlekette nasıl yaşanır diyorsanız.
Bunun cevabını hukukta aramanız boşunadır.
Bunun cevabı TÜRK-İŞ önünde kurulan çadırlardadır.












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1937/38 Büyük Tasfiye- Türkmenistan Raporu

ENSELERİNE KURŞUN SIKILAN ADALET BAKANLARI

BUHARİN'İN DRAMI.. 3.MOSKOVA DAVASI